31 May 2013

Açlık, Adalet ve Tanrı


Kim demiş bilmiyorum ama dünyadaki şu an bulunduğumuz durumu en güzel açıklayan sözlerden birisini söylemiş :" Dünyadaki açlık ve sefaletin sebebi yoksulları doyuramamak değil, zenginleri doyuramamaktır."

Dünyada yılda sadece açlık ve yetersiz beslenmeden ölen insan sayısı ortalama 10 milyon ve açlıkla yaşamak zorunda kalanların sayısı ise 1 milyara dayandı. dünyada herkese yetecek kadar yiyecek olmadığı için mi böyle peki? Tabikide hayır! Diğerleri haddinden fazla yediği için durum böyle (kendimi ayrı tutmuyorum bunlardan). Dünyada israf edilen yiyeceklerle aç insanların bilmem kaç katı doyar gibi sayısal veriler mevcut her yerde. Herkes şunu biliyor ki zengin paylaşmasını bilse dünyada ne aç ne yoksul kalır.

Bizim sormamız gereken şey neden paylaşamıyoruz sorusudur.Aynı atanın çocukları biz insanlar neden birbirimizle didişmeyi tercih ediyoruz her seferinde. Bir araştırmaya göre insanlar zengin olduklarında değil, etrafından daha zengin olduklarında mutlu oluyorlarmış. Bu araştırma bize bir kaç ipucu sunuyor sanki ha ? Benim görüşüm o araştırma genel insan profilini tanımlıyor ama aralarında zengin olup da paylaşabilen ve mutluluğu paylaşmakta bulabilen insanlar vardır elbette. Araştırmadaki profile dönecek olursak hırs, açgözlülük , bencillik, kendini büyük görme ve gördürme vs. hangi sebeple olursa olsun paylaşamıyoruz demek ki. Paylaştıkça bitecek zannediyoruz. Hani var ya o taptığımız para , mal mülk işte onlar biterse ne yaparız diyoruz kendi kendimize. O kadar çalıştık çabaladık bizim oldular ya geri giderlerse diye düşünüp duruyoruz.  Ya da kinliyizdir, eski bir hesabımız vardır insanlarla onlara gününü göstermek istiyoruzdur. Olur öyle küçüklüğünden hatırladığın bir iki kare seni düşman edebilir hayata insanlara dünyaya...

Peki korktuğumuz kadar kötü müdür paylaşmak? İnsanlara hala kin duyuyorsan senin kin duyduğun o insanlardan ne farkın kalır? Gücünü mü göstermek istiyorsun? Emin ol merhamet her zaman zülumdan daha güçlüdür.  Çok çok zengin birisi olsanız o paranın ne kadarını harcayabilirsiniz ki ihtiyaç olarak? Dünyadaki en zengin 50-100 kişi tüm yoksulluğu ve açlığı bitirebilmek için gerekli maddi güce sahip. İhtiyaç dediğimiz şey bu kadar edemez sanırım. Ama dünyanın en zengin adamına gidip sorsak hala hedefinde biraz daha hatta ne birazı çok daha zengin olmak vardır. Bunu size diliyle tasdik edemez belki ama hala bir yerlere yatırım yapıyor olmasının başka sebebi olabilir mi? Ya da bankalarda orda burda milyar dolarlarını saklıyor tutuyor olması da çok mantıklı olmaz başka bir amaç için.

Başka bir açıya çevirelim bakışlarımızı. Diyelim ki sizin milyar dolarlarınız var ve dünyada günde 1 dolardan daha az parayla geçinmeye çalışan insanlar onu bırakın dünyada aç olduğu için ölen ve bir çoğu daha 5 yaşını doldurmamış bebek olan insanlar var. Eğer siz müslümansanız Allah size soracaktır o milyar dolarların hesabını, eğer hristiyanım diyorsanız İsa'nın inananına yakışanı yapmıyorsunuz demektir, eğer yahudiyseniz Tevrat sizin için bir şey ifade etmiyor demektir. Ateist olsanız, peynire tapsanız insan olarak vicdanınız çürümüş bir leşten farksız demektir.

Bu yazıyı milyar doları olan bir adamın okuma ihtimalini ben çok görmüyorum. Bu söylediklerim önce bana sonra sana ve başkalarına söylediğim şeyler. Dünya da ADALET yok deyip hep suçu TANRI'ya atıyorsan yediğin yemeğin artığını çöpe atarken bir kez daha düşün.  Adalet istiyorsan Tanrı'dan beklemek yerine sen bir şeyler yap. Bana göre dünya da hiç bir zaman adalet olmayacak sadece adalet için uğraşanlar ve onların uğraştıkları olacak.

İnancı olan olmayan herkesin tek bir ihtiyacı vardır : ADALET. Adaletin olduğu yerde ne kapitalizm ne emperyalizm ne de benzeri bir şey birine birilerine zarar veremez. Adalete olmasa da ona yakın bir yerlere ulaşmaya çalışmak için milyar dolarlara ihtiyacın yok. Eğer milyar dolara ihtiyaç var diyorsan da bugünden itibaren adalet için milyon dolarlar milyar dolarlar kazanmak için bir adım at. Öğretmen isen öğrencine, müdürsen çalışanına karşı adil olmaya çalışmıyorsan boşuna kapitalizm illetini yargılama(yargılamayalım).

Adaletin sırrı yarın etrafındaki birinin gözüne bakarken ona hissettireceğin duyguda gizlidir, yani adalet ve adaletsizlik o kadar içimizdedir.

20 May 2013

Medya Tecavüzü

Bir örnekle başlayalım. Mesela şehir içinde bir kavşakta yayalar için kırmızı ışık yanarken kuralı ihlal edip karşıdan karşıya geçerken bir yayaya, saatte 150 km hızla bir araç çarpıyor. Teknik olarak ikiside hatalı; birisi kırmızı ışıkta karşıya geçiyor, diğeri de şehir içinde gitmemesi gereken bir hızda ilerliyor. Ama hala yaşıyorsa yayaya sorsalar ve o da şöyle bir ifade verse :" Ben karşıya geçerken bu araç çok hızlı bir şekilde bana çarptı.". Buna karşılık aracın şoförü de :"Benim için yeşil yanarken bu adam yola atladı." İfadeleri inceleyin tekrardan, ikisi de yalan söylemiyor. Ancak bu ikisi doğruyu da söylemiyor. Birini kandırmak için yalan söylemeye gerek yoktur ki bunu örnekte de farkedebiliyoruz. Birilerine sadece istediğiniz kısmı anlatarak ta kandırabilirsiniz. İşte günümüz medyasının en güzel uyguladığı yöntemlerden. Sadece istediğin kısmı anlat, resmin göstermek istediğin tarafını göster. Dünya'nın güneş ışığı almayan tarafını gösterip bizlere dünya tamamen karanlıktır dedirtebilecek kadar kandırabiliyorlar bizi bazı olaylarda bu yöntemle. Bir zamanlar dünyayı herkes düz zannederken birileri çıkıp dünya yuvarlaktır dediğinde birileri o adamlardan birini idam etmeye uğraşabiliyorsa biz neden bugün medyanın her dediğine inanalım? Medyanın idam ettiği kaç Galilei vardır bizim bilmediğimiz? Ya da medyanın bize sunduğu starların(!) kaçı mücadeleyle kazanmıştır sahip olduklarını? Bizler o yayaya sen hangi ışıkta geçtin diye sorana kadar ve o arabayı normal hızda seyrediyor zannettiğimiz sürece bizi medya kandırmaya devam edecek. Yıllardır dostumuz olan insana maddeci dünyanın verdiği yetkiyle nasıl şüpheli yaklaşıyorsak, aynı muameleyi sadece vaktimizi öldürdüğünü sandığımız televizyonada yapmalıyız. Elimize aldığımız gazetenin arka sayfasında ki tam boy bir mankenin fotosundan sonra okuduğumuz haberin ne kadar doğru olduğunu tartacak kadar kendimizde kalmalıyız. 

Olaylarlar o kadar önemli değilde iki farklı kanal izleyen iki adam ertesi gün birbiriyle kavga ediyor ona acıyorum.

Dalavereye gelmeyelim...

16 May 2013

Küresel Dünya'nın Global Zevkleri

Dünya'da her şey globalleşirken insanların zevkleri de bu modaya uyuyor. Herkesin aynı şeylere aynı anda ulaşabilmesi güzel bir şey ama herkesin aynı şeyi beğenip aynı şeyleri araması o kadar da iç açıcı değil. Zevkler artık öznel bir şey olmaktan çıkıp nesnelleşirken insanlığımızı da kaybediyoruz. Hiç farkında olmadan herkes beğendi diye bizde beğenip birisinin tipiyle dalga geçilen bir gönderiye gülüyoruz. Daha sonra herkesin yaptığı gibi bir anda herkese eşit bakabilen biri olup öyle güzel mesajlar yazıyoruz ki kendimize ait bize bir şey olduğumuzu hissettiren(!) bilmem ne sosyal paylaşım sitesine. Ama en güzel yaptığımız şey çok güzel taraf tutuyoruz, ya iktidar yavşağıyız ya da kendini bir bok sanan muhalif. Bir türlü ortasını bulamıyoruz sanki gerçek bu iki taraftan birine aitmiş gibi. Hayatta sanki en önemli şey bir sonraki seçimmiş gibi davranmaya devam ediyoruz. Ya hain damgası yiyoruz ya da özgürlük savaşçısı. Herkes ve her şey genelleniyor aklınıza gelebilecek her şey. Hep duymuyor musunuz şucular bucular falan filan diye. Kimsenin bireyliği para etmiyor.

Peki sebep nedir? Biz bile bile mi bu hala geldik yoksa birileri mi bizi bu hale getirdi ? Acaba her gün her an karşımıza çıkan medyatik şeylerin etkisi var mı bu işte? Mesela kocaman kocaman reklam afişleri değiştirebilir mi bizi? Akşamları haberde duyduğumuz her şey doğru mu? Eminim hepiniz hayır o haberlerin çoğu doğruyu yansıtmıyor diyordur. Biz onların doğru olmadığını bilsek bile bizi o haberlerle etkiliyor olamazlar mı?

Yalnızca görünenlere inanıyorsanız bu fikirler saçma gelebilir size ama gerçekten hayatımızın her anında bir dayatma ile karşı karşıyayız. İzlediğimiz film ve dizilerden gece gece karnımızı acıktıran sucuk reklamlarına kadar her şey bizim bir sonraki adımımızda veya vereceğimiz bir sonraki kararda bizleri etkiliyor. Biz bunu inkar etsekte yarın market dolabında duran pepsi yerine coca-colayı alacağız. Fotoğrafını çekip paylaşmak için nutellamızı alıp ağzımıza burnumuza süreceğiz. İçinde su bile olsa işe star buckstan alınma termosla gitmezsek olmaz ama . Bunlar ticari amaçla yapılan kampanyaların bir ürünü ve aslında kimse inkar etmiyor bunu. Peki bunları kabul ediyorsak neden insani bir konuda da bizi etkileyebileceklerine inanmak istemiyoruz. Böyle şeylere komplo teorisi demeyi daha kolay buluyoruz. Böyle kampanyalarla aslında içimizde ki çıkarcı kimliği dışarı çıkarmış olamazlar mı? Ya da hepimizin parayı her şeyin üstünde tutması böyle bir sözüm ona komplo teorisinin sonucu olamaz mı? Seks, içki, kumar, uyuşturucu bütün bunlar neden bir çok insanın gözünde hayat amacı?

Neden bir çok fikir insanı medyanın büyük ordudan daha güçlü olduğunu savunur?

İnanın her şey göründüğü gibi olsaydı hayatı basit insanlar yönetirdi.

İleride bunların yöntemleri ve amaçlarını beraber keşfetmek üzere.Selametle...

10 May 2013

Çok Konuşan Boş Beyinler

Birisi size çıkıp hadi beni başkalarına anlat dese, sanırım hiç ciddiye bile almazsınız. Ama etrafınızda hiç tanımadığı insanları başkalarına anlatmaya çalışan insanlardan çok fazla var ve belki de sizde bunlardan birisisiniz.
Başkalarını anlatan bu insanların en büyük özelliği çok konuşuyor olmalarıdır. Sürekli konuşurlar ve birilerinin isimlerini vererek, ortaya rakamlar koyarak vs. size birilerini iyi göstermeye hatta onları sizin gözünüzde kahraman yapmaya çalışırlar. Sanırım hatırladınız o kişileri ve anlattıklarını. Biraz geniş açıdan baktığınızda gerçekten de hiç tanımadıkları kişileri anlatıp dururlar ve kesinlikle onlara laf gelmesine izin vermezler. Her biri ayrı bir siyasinin savunucusu olmuştur bulundukları ortamlarda. Onlar için bir kişi ya hep iyidir ya hep hain. Ortası yoktur.

9 May 2013

Milletvekillerine(!) İmtiyazlar

Millete hizmet edecek insanların nasılda efendiliğe soyunduklarını görmek gerçekten acı verici bir durum. Sizi temsil eden insanın trafikte bile sizden üstün görülmesi hangi ahlaki veya hukuki bir durumla açıklanabilir. 

Milletvekilleri son düzenlemelerle sağlık, pasaport ve protokol başlıkları adı altından önemli imtiyazlara kavuşuyor. Haberi görünce çok dikkatimi çekti. Dikkatimi çeken şey ayrıcalıklardan çok çıkıp bir grubun
bu ayrıcalıklara hayır biz bunu haketmedik diyememesiydi. Şöyle bir bakın kimsenin yüzü kızarmıyor bile. Daha önceki gün kavga eden ve kavgalarına yarın devam edecek adamlar bugün bir olmuşlar kendilerine ayrıcalık tanıyan düzenlemelerde beraber çalışıyorlar. Bunlar Şehitlerimiz varken bu duruma bir şeyler yapalım diye toplanamayan adamlarla aynı kişiler. Varsın kazanacakları efendilikleri, artacağı çıkarları onların olsun ama bu kadar yüzsüzlük dünyanın hiç bir yerinde aleni

2 May 2013

Gösterildiği Gibi Yaşamak

Bir gün doğarsınız, sırayla herkesin geçirdiği evreleri yaşarsınız.Önce ağlayarak başlarsınız hayata daha sonra herkes gibi sizde acıkır diğer bebeklerle aynı şeyleri yersiniz. Kusmanız, gazınızın gelmesi hepsi aynıdır diğerleriyle. Benzer olaylara benzer tepkiler verirsiniz diğerleri gibi. Çünkü o zaman daha bilinciniz yoktur, düşünmezsiniz sizin yerinize düşünen birileri vardır sizi onlara göre davranırsınız. İhtiyacınız yoktur kendinizi düşünmeye yeni bir şeyler çıkaramazsınız ortaya ki zaten sizden de beklenen bu değildir. Zaman geçtikçe
büyürsünüz ama o bebeklikten çıkmak o kadar kolay değildir. Hayat kurulu bir düzendir ve siz hala düşünmeden yaşamaya devam edersiniz. Başkaları hala sizin yerinize düşünüyordur çünkü. Vakti gelince okula başlar diğerleriyle aynı şeyleri yapmaya devam edersiniz. Önce aynı oyunları oynayarak sonra aynı dersleri öğrenmeye çalışarak... Yapacağınız şeyleri belirleme gibi bir derdiniz olmadığından belirtilenleri yapmaya özen gösterirsiniz. Azıcık farklı bir şeyler yaparsınız ama o sırada öyle bir dışlanırsınız ki bir daha öyle şeyler yapmamak için ayrı bir özen gösterirsiniz. Hayal kurduğunuzda ve başkalarına anlattığınızda bunları şu cümle sizi yine pes ettirir :"Sen okulunu oku boş ver bunları.". Hep en yakından gelir bu ve bunun gibi cümleler ki çok etkiler sizi. O potansiyel varken sıyrılabilecek iken var olan ezberlerden hep saldırırlar dostunuz, canınız, en yakınınız dediğiniz kişiler.